FELSEFE & TEOLOJİ VE İMAN HAKİKATLERİ
TEOLOJİK, FELSEFİ, POLİTİK, İLMİ, HAYATİ konulara binayen yazılarım. Konularla alakalı Eleştirel, Yorumsal ve paylaşmaya değer düşünceleriniz varsa beklerim
7 Nisan 2016 Perşembe
DERMAN ANNELER
5 Ekim 2015 Pazartesi
Bir Kıza Baba Oldum
Belki bir kişiliğim bile yokken, hayata karşı bir duruş edinememişken, hatta yaşamaya dair fikir sahibi bile değilken.
Dünyayı pek de umursamıyorken, günübirlik yaşayıp günübirlik eğlenip günübirlik üzülüyorken ve hiç ileriye dönük planlar da yapmıyorken...
İşte tam da bu noktadayken bir kıza baba oldum ey ahali.
Ve sonra gün gün büyüdüm. Kızım oldu sonra ben büyüdüm adam oldum. Hayatta ki tüm haksızlıkları takip eder oldum. Kızım için , kızlar için , tüm çocuklar için onları koruyabilecek gücü buldum.
Bakın şimdi bir babayım. Artık daha güçlüyüm, daha sakinim, daha makul bir erkeğim, daha mantıklıyım çünkü buna mecburum, kızımı kaybetmemek için daha dikkatliyim. Çünkü buna mecburum kızımı asla kaybetmeyi göze alamam.
O zaman bütün ömrüm boyunca çalışmalıyım; kendimi geliştirmeliyim onunla fikir çatışmaları yaşamamak için, yaşasam da zıtlaşmayıp orta nokta da buluşabilmek için, belki her gün spor yapmalıyım ona hazırlamakta olduğum hızlı, macera ve eğlence dolu hayatına ayak uydurabilmek için.
Biraz fazla okumalıyım ve biraz daha ezberlemeliyim dünyayı, onun her sorusuna yanıt olmalıyım, cevap bulmalıyım ; doğru soruları sordurup gerçek bilgiye ulaştırmalıyım. ''Aşağıdakilerden hangisi en çok bilgilidir'' sorusunun cevabı her zaman ben olmalıyım. Tabi ki onun ilk öğretmeni ben olmalıyım, o zaman çok şey bilmeliyim. Ben biraz daha fazla okumalıyım...
Onun gördüğü ilk sevgili ben olduğumdan annesine olan aşkımı her an göstermeliyim. Bir kadın nasıl sevilir göstere göstere, gözüne sokarak öğretmeliyim. Eve gelecek olan sevgiliyi yıllarca hiç sıkılmadan nasıl pencereden beklediğimizi de bilmeli. Annesine olan sevgimin kendisinden dahi üstün olduğunu görmeli ki , bir erkeğin bu dünyada en çok eşini sevmesi gerektiğini anlamalı. Hatta her gün bir aşk destanı okumalı evimizde. Asla alelade bir ilişkiyle karşımıza çıkamayacağını idrak etmeli. Büyük aşkları sevdiğimi anlamalı yani.
Şimdi kızıma soruyorum, biryandan da ağlıyorum hiç gitmesen olmaz mı kuzum. Ben bu kadar ince düşünürken senin için sen bizden başka kimseyi sevmesen de, bizimle çok iyi anlaşabilsen ve bizi hiç terk etmesen olmaz mı.
BAKSANA BEN BABA OLDUM ; SEN GİDERSEN BEN N'OLURUM ÖMRÜM
17 Nisan 2015 Cuma
9 Şubat 2015 Pazartesi
DİN ŞÖYLE BİR YERDE DURSUN
Mesele önemli dikkat buyrun efendim;
Önceki yazılarımdan birinde global terörden ve etrafımızdaki vahşetin sorumluluğunu
müslümanlara mal eden bir yapılaşmayı tenkit etmiştim ve bu algı operasyonu için sizleri
uyarmıştım. Görünen o ki bu konuda başarılı olamamışım; aksine bu algı operasyonu
yeni bir din düşmanlığı oluşturmakta.
Şöyle ki, etrafımda duyduğum konuşmalar, okuduğum yazılar dinin yersizliğini,
dine duyulan güvenin yok olduğunu göstermekte. Adeta dine gerek olmadığına illa olacaksa da
şöyle bir kenarda durması gerektiğine inanılmakta.
Bakınız
Bakınız bu mantık hatası bizleri çok daha büyük bir kaosa sürüklemek üzere kurulmuş,
planlanmış bir çalışmadır ve kurtulmanın yolu dünyamıza uzaktan bir bakış atmaktır.
Gelin bu bakışı birlikte atalım ve dinin bizi nasıl da masumca beklediğini izleyelim.
Efendim öncelikle dinin tanımıyla bir giriş yapalım: Tanrı'ya, doğaüstü güçlere,
çeşitli kutsal varlıklara inanmayı ve tapınmayı sistemleştiren toplumsal bir kurum,
diyanet" ve "Bu nitelikteki inançları kurallar, kurumlar, töreler ve semboller biçiminde
toplayan, sağlayan düzen. Daha açıklayıcı ve sadeleştirici bir tanım da ben yapayım; Din,
yaratılan varlıklar bütünlülüğünün , çeşitliliğinin yaratıcıya karşı ve birbirlerine karşı
yerine getirmek zorunda oldukları kuramlar bütünüdür. Bu minvalde dine yoksun ,gelme, gitme,
istemem demek gibi bir arzumuz olmamalıdır.
Dünyayı önümüze alalım ve inceleyelim. Ne kadar farklı insanlar, hayvanlar, kültürler,
rengarenk tenler, çeşit çeşit fikirler var, bu varlıkların aynı gezegende yaşamalarını sağlayacak
ve tüm ihtiyaçlarını, sorumluluklarını, haklarını belirleyecek bir siteme ihtiyaç var. Peki
bu sistemi, hiç biribirini görmemiş, farklı fikirler üzerine kafa yormamış, değişik toplumsal
olgulara vakıf olmayan, iklimini ve bitki örtüsünü bilmeyen, dilini bilmeyen, kökenine ulaşamayan
bir kişi ve/veya bir kurum, bir topluluk kurabilir mi? Benim görüşüm ;böyle bir kanunu bu saydığım
bilgilere ulaşan bir kişi/kurum dahi oluşturamayacaktır.
Tüm varlıkların meydana getiren zat müdehale etmedikçe bukadar çeşitliliği bir nizama kimse
bağlayamaz. İlmiyle kudretiyle tüm kainatı yaratan, hepimizi tanıyan, kainatta ki gelmiş gelecek
bütün atomları bir araya getiren Tanrı ancak ve ancak bu düzeni sağlayabilir. Ve bu düzenin adına
İslamiyet, kuralların tatbik edilmesini sağlayan anayasaya ise Kuran-ı Kerim deniyor.
Hepinizi islamın o çepeçevre kavrayan sıcaklığını, size ayarlanmışcasına içtenliğini araştırmaya davet ediyorum.
14 Mart 2014 Cuma
10 Mart 2014 Pazartesi
5 Mart 2014 Çarşamba
NEREDE KALMIŞTIK
Şuan sizlere rahatca ulaşmamı sağlayan bilgisayarın mucidi için bile minnettarlığımızı '' Yahu adam ne iyi düşünmüş, Şu bilgisayarın yaptıklarına inanamıyorum, Bilgisayar olmadan önce nasıl yaşıyormuşuz'' gibi ifadelerle iletirken; Peki ya bilgisayarın mucidini yaratan, ona o zekayı ikram eden ZAT'ın hiç mi anılmaya, teşekküre, şükre hakkı yoktur? Hemde karşılığında da sonsuz bir mutluluk , huzur alemi varken. Kendi adıma aileme, evladıma olan sevgim bile ALLAHıma olan minnettarlığımın kaynağı olarak yeterken tüm bu sevdiklerimin, yediklerimin, yıldızların, oksijenin, suyun vs. karşılığını hakkıyla verememek boynumu bükmektedir.
İçinde bizimde bulunduğumuz ve yüzmilyarlar adedince yıldızları ve gezegenleri barındıran galaksi ve bu galaksiden yüzmilyarlar adedince uzayları ve bunların içinde yaşayanları barındıran kainat şüphesiz ki biz nefsimizi doyuralım ona biat edelim diye yaratılmamıştır. Mantıklı olan şudur ki: bu nimetlerin bir fiyatı olmalı, bir karşılığı olmalı. O zaman ALLAH bize ücretini Kuran-ı Kerimde nasıl açıklıyor o na bakalım ve, bir an önce borcumuzu ödemeye başlayalım İNŞAALLAH.
(devamı bir sonraki yazıda gelecek)
2 Mart 2014 Pazar
BİR ŞEY YAPMALI
Sizlerle; annelerimizin, eşlerimizin, arkadaşlarımızın ufak tefek lutuflarına, ikramlarına bile nezaketen bir teşekkür bekledikleri dünyamızda ALLAHUTEALA'ya , şu evreni nefsimize hizmetkar olarak sunduğu için nasıl davranmamız gerektiği hususunu paylaşacağım. (Tabiki alıntılarla , okuduğum yazarların görüşleriyle belki nacizane aklımın yettiği yorumlarla)
Düşünün ki dünya alemindeki tüm nebatat ve hayvanat insanların hayatta kalması için gerekli ısı, gıda, giyim, barınma, tedavi gibi kaynakları bize sağlamaktadır, tabiki bunlar ALLAH'IN bizlere lutfudur. Peki bu 300bini aşkın bitki, 8 milyonu aşkın hayvan, yüzmilyarları aşkın yıldız, canımızdan çok sevdiğimiz ailemiz için birşeyler yapmayı düşünmüyormuyuz, harekete geçme zaman gelmedimi?
Şimdi soruyu anladınız, sonraki yazılarım bu konu üzerinden devam edecek ve sorunu cevabını birlikte bulmaya çalışacağız İnşaallah.
26 Şubat 2014 Çarşamba
Benide kabul et blogger
Diğer sosyal medya organlarında ki laçkalık ve kirlilik beni bu mecraya yönlendirdi. Umarım değerli
fikirleri olan kendi gelişimime katkı sağlayabilecek paylaşımlar bulabilirim.
İnsanların yargılanmadan özgürce düşüncelerini paylaşabildiği bir platform olması dileğiyle
SAYGILARIMI SUNARIM.
FA'AL VE KUDRETLİ ZATIN HARİKA İŞLERİ
Yani yağmurun yüzbinler adedince hikmeti vardır, ve buyüzden rahmet namıyla anılır. Bulutları birbirine çarpıştıran, fırtınalar koparan rüzgarlar hiç bir yağmur tanesini birbirine yapıştırmazda o denli yüksekten yanağımızı okşar gibi akar gider.
"Başını kaldır, kendini tanıttırmak isteyen fa'al ve kudretli bir Zâtın hârika işlerine bak. Sen başıboş olmadığın gibi, bu hadiseler de başıboş olamazlar. Herbirisi çok hikmetli vazifeler peşinde koşturuluyorlar. Bir Müdebbir-i Hakîm tarafından istihdam olunuyorlar" (Bediüzzaman)
KORKULACAK BİR DURUM YOK...
Ve göbek kordonsuz, akciğer solunumunu bilmeden, suyun içinden bizi çıkartıp yaşamamızı devam ettiren,sonsuz nimetlerle bizi rızıklandıran RABBİMİZ; muhakkaki toprağın altı içinde muazzam bir hayat tasarlamış ve rızıklarımızı hazırlamıştır.
25 Şubat 2014 Salı
DEĞİŞTİRİN BAKIŞ AÇINIZI
İÇİNDE BULUNDUĞUMUZ GLOBAL KAOS DURUMU MÜSLÜMANLARIN CANİLİĞİ OLARAK ADLANDIRILMAKTADIR. HER YERDE MÜSLÜMANLAR KATLİAMLAR YAPIYOR, MÜSLÜMAN ÜLKELERDE İNSANLAR ÖLDÜRÜLÜYOR, DÜNYANIN EN ZALİM İNSANLARI MÜSLÜMALARDIR, İSLAMİYET EN VAHŞİ DİNDİR, GİBİ SUİZANLAR ALIP BAŞINI GİTMEKTEDİR. ZİRA ''1. VE 2. DÜNYA SAVAŞLARINI, YAHUDİ KATLİAMLARINI, AFRİKANININ SÖMÜRGELEŞTİRİLMESİ ESNASINDAKİ SOYKIRIMLARI, DOĞU TÜRKİSTANIN ASİMİLE EDİLMESİNDE ÖLDÜRÜLEN İNSANLARI, AHISKADAN ATEŞE VERİLMİŞ TRENLERLE SÜRGÜNE GÖNDERİLEN TÜRKLERİ ,NORVEC'DE KAMP YAPAN 72 OGRENCİYİ ÖLDÜREN PSİKOPAT '' GİBİ VAKALARI MÜSLÜMANLAR YAPMADIĞI GİBİ BUNLARI YAPAN KİŞLERİN ORTAK NOKTASI OLAN HRİSTİYANLIĞINDA KÖTÜ , CANİ BİR DİN OLDUĞUNU GÖSTERMEZ. YANİ OLUMSUZ BİR ÖRNEK ÜZERİNDEN OLUMSUZ BİR TÜME VARIM YAPILMAZ BU FELSEFE BİLİMİNİN DEVAMLI ÇATIŞTIĞI BİR MANTIK HATASIDIR.